29 Mart 2012 Perşembe
Üç bal markasının satış ve reklamı durduruldu
Üç bal markasının piyasaya arzı ve televizyon reklamları durduruldu. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı, "Balderesi, Bal Teknesi ve Osmanlı Bal Evi" markalı balların içeriğinde sağlığa zararlı maddelerin bulunduğunu tespit etti.
Bu markaların hem piyasaya ürün arzı hem de televizyon reklamları durduruldu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Balderesi, Bal Teknesi ve Osmanlı Bal Evi markalı ürünlerle ilgili denetim ve kontrollerini tamamladı. Tarım Bakanlığı, televizyon kanallarındaki reklamlar vasıtasıyla satışı yapılan bu üç markalı balda sağlık için tehlikeli madde riski barındırdığı konusunda şüpheli durumlar ve deliller tespit etti. Bunun üzerine bakanlık, kanundaki, "Gıda, Bakanlıkça belirlenen şartlara uygun olsa bile, gıdanın güvenilir olmadığına dair yeterli şüphe veya sebebin oluşması durumunda, Bakanlık söz konusu gıdanın piyasaya arzını kısıtlayabilir veya piyasaya arz edilen gıdayı toplatabilir." hükmünü uyguladı. Bu kapsamda bakanlık, söz konusu 3 markaya ait ürünlerin, 'şüpheyi oluşturan durumlar ortadan kalkana kadar' piyasaya arzını durdurdu. RTÜK'e de durumu yazılı olarak bildiren bakanlık, bu ürünlerin görsel ve işitsel medyada tanıtım ve satışının engellenmesini istedi. Bakanlığın yazısını değerlendiren RTÜK, Balderesi, Bal Teknesi ve Osmanlı Bal Evi markalı bal ürünlerinin reklamını durdurdu. RTÜK'ün kararına uymayan yayıncı kuruluşlara ceza verilecek.
28 Mart 2012 Çarşamba
GSM şirketleri sınır illerinde yurtdışı tarifesi uygulayamaz
Yargı, özellikle sınır illerinde yaşayan vatandaşların yurtiçi telefon görüşmelerine yurtdışı tarife uygulayan GSM şirketlerine geçit vermedi. Zeynep Duran adlı vatandaş, Çanakkale Gökçeada’da bulunduğu günlerde telefonla yaptığı konuşmalara yurtdışı tarife uygulanarak 453 TL’lik fatura çıkarılması üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne gitti. Hakem Heyeti, işlemin “ayıplı hizmet” olduğuna karar verirken, 453 lirayı iade etmek zorunda kalan GSM şirketi ise, kararın iptali için soluğu mahkemede aldı. İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi, GSM şirketinin hakem heyetinin kararına yaptığı itirazı reddetti.
BTK: GSM şirketi haklı
Zeynep Duran adlı vatadaş, Gökçeada’da yaptığı telefon konuşmalarının yurtdışı tarifeden fiyatlandırılarak yüksek oranda fatura çıkarılması üzerine önce TBMM Meclis Dilekçe Komisyonu’na başvurdu. Harekete geçen komisyon, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile bağlantıya geçti.
BTK, “Abonenin hattı uluslararası dolaşım hizmetlerine açıksa cep telefonları çalışma prensipleri gereği, abonesi olunan şebekeye ait herhangi bir frekans bulamadığı durumlarda, bulduğu başka şebeke üzerinden hizmet vermeye devam ettiğinden, bu durumun engellenmesi ancak şebekenin manuel olarak seçilmesiyle bertaraf edilebilmektedir. Bu nedenle işletmecilere herhangi bir kusur isnat edilememektedir” yanıtını verdi.
Bunun üzerine Duran, Ümraniye Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne gitti. Hakem Heyeti, tüketici aleyhine yapılan işlemin “ayıplı hizmet” olduğuna karar verdi. GSM şirketi ise, kararın iptali için soluğu mahkemede aldı. İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi, GSM şirketinin karara yaptığı itirazı reddetti.
‘Şebekeyi elle ayarlayın’
GSM şirketi, mahkemeye sunduğu savunmada, resmi internet sitesinde, “Sınır bölgelerimizde ‘Kilis, Hatay, Mardin, Nusaybin, Edirne, İzmir, Kuşadası, Kaş vb.’ hattınız uluslararası dolaşıma açıksa ve cihazınızın şebeke ayarında otomatik seçiliyse hattınızın yabancı (yurtdışı) operatörlerin şebekesi üzerinden çağrı alma/başlatma olasılığı doğabilir. Bu durumda uluslararası dolaşımdaymış gibi ücretlendirilirsiniz. Bu durumu önlemek için cihazınızın üzerinde manuel şebeke seçimi ayarı yapmanız” uyarısının bulunduğunu bildirdi.
27 Mart 2012 Salı
Öğrenciye çipli takip
Brezilya'da uygulama koyulan yeni bir sistem ile öğrenci üniformalarında bulunan çip, öğrenci okuldan kaçtığı anda velisine SMS atarak uyarıda bulunuyor.
Gelişen teknoloji her geçen gün farklı alanlardaki yenilikleriyle karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bu seferki ilginç olay ise Brezilya'nın Vitoria da Conquista kentinde yaşandı.
Vitori da Conquista'da 670.000 bin dolar harcanarak yapılan yeni sistemde öğrenci üniformaları gömleklerinin kol kısımlarında GPS çipleri yer alıyor. 20.000 öğrencide bulunan bu çipler sayesinde aileleri öğrencilerin nerede olduğunu bilebiliyor.
Öğrenci, okula girdiği anda veliye otomatik bir SMS gönderiliyor. Öğrenci okuldan çıktığında ya da 20 dakikadan fazla geç kaldığında da bir uyarı mesajı yine veliye gönderiliyor.
Önümüzdeki yıl yaşları 4'le 14 arasında değişen 43.000 öğrencide uygulamaya geçirilmesi planlanan bu durum aileleri bir hayli rahatlatmış gibi görünüyor.
Google otomatik tamamlaması mahkemelik
Bir Tokyo mahkemesi, Google’a otomatik tamamlama özelliğini devre dışı bırakması yönünde bildirimde bulundu.
Avukat Hiroyuki Tomita, adı açıklanmayan müvekkilinin otomatik tamamlama özelliği nedeniyle mağdur olduğu gerekçesi ile mahkemeye başvurdu. İddiaya göre bu kişinin adı Google arama motorunda girilmeye başlandığında otomatik tamamlama özelliği başka bir isim öneriyor ve davacı ile ilişkisi olmayan suçlar görünüyor. Bu da bahsi geçen kişinin hem güvenilirliğini, hem de iş bulma şansını gölgeliyor.
Google konu hakkında yaptığı açıklamada, hakkında verilen geçici tedbirin, bazı arama terimlerini silmesi gerektiği anlamına geldiğini, ancak otomatik tamamlama özelliğini tamamen devre dışı bırakması gibi bir anlamı olmadığını söylüyor. Otomatik tamamlama özelliği sayesinde kullanıcıların arama sonuçlarına daha hızlı ulaştığını belirten şirket sözcüsü, bu sonuçların bazı kriterler ve popüler aramalar sonucunda otomatik olarak ortaya çıktığını, sonuçlara kendilerinin karar vermediklerini söylüyor.
Japon mahkemesinin bildirimi henüz şirket avukatları tarafından inceleniyor.
112 acil servisi artık adres sormayacak
112 acil servisi arayanların adresleri ekrana yansıyacak. 112 acil servisleri arayanların yaşadığı en büyük sıkıntılardan birisi, heyecan içerisinde olayın adresini tam verememek.
Ambulansın adrese geç ulaşmasına neden olan bu sorun, Bursa Sağlık Müdürlüğü’nün hayata geçirdiği sistem sayesinde tamamen ortadan kalktı.
Buna göre, 112’yi arayanların adres bilgileri bilgisayara yansıyor, böylelikle adres sormaya gerek kalmadan, ekipler olay yerine gönderiliyor. Sistemin, 112’yi gereksiz yere arayıp meşgul edenlerin yerini tespit ettiği için rahatsız edici aramaları da bitirmesi bekleniyor.
SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR?
Bursa Sağlık Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen sistem şöyle çalışıyor: "Sabit telefonlardan 112 komuta kontrol merkezi arandığında Türk Telekom aracılığı ile adres bilgisi 112 ekranına düşüyor. GSM operatörlerinden arama yapıldığında ise uyduya koordinatlar gidiyor. Bu koordinat bilgileri, Armakom sistemi internet yazılımına iletilerek 112’nin bilgisayar sistemine lokasyon bilgisi veriyor. Tüm GSM operatörleri sisteme adapte edilmiş olmasına rağmen, şuan sadece Turkcell’den veri alınabiliyor. Vodafone ve Avea’nın da alt yapı gelişimi ile yakın zamanda sisteme uyumlu hale getirilmesi bekleniyor. Türk Telekom’un güncellenmemiş adres bilgileri için ise vatandaşa sorularak adres teyit ediliyor."
ADRESLER NAVİGASYON CİHAZLARINA AKTARILIYOR
Arayanın adres bilgileri bilgisayar ekranında göründüğü için yerinin tespit edilmesine uğraşılmıyor. Vatandaş 112’yi aradığında adres sorgulatmayla vakit kaybedilmeden ambulanslara çıkış emri veriliyor. Sistem ambulanslardaki navigasyon cihazlarına da adapte edildiği için, ekrana düşen adresler direkt navigasyon cihazlarına aktarılıyor ve ambulans, navigasyon sayesinde vakaya kısa sürede ulaşıyor.
GEREKSİZ ARAMALARA ve KAYBOLMAYA SON
Sistemin en önemli faydalarından birisinin ise 112 acil sağlık hizmetlerini amacı dışında kullananların yerinin tespit edilmesi olarak gösteriliyor. Rahatsız edici telefonların yeri belirleneceği için bu tür aramalarda olay yerine polis ve yada jandarma ekipleri sevk ediliyor. Kaybolma vakalarında da arama-kurtarma için önceden mesaj atarak lokasyon bilgisi alınırken, artık nokta atış kaybolan vatandaşın yanına ulaşılabiliyor.
“VAKAYA HIZLI ULAŞMAMIZ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ”
Bursa Sağlık Müdürü Dr. Özcan Akan, yeni teknolojilerden faydalanarak 112’yi daha kaliteli hizmet veren bir kurum haline getirmeye çalıştıklarını söyledi.
Sistemin önemine işaret eden Dr. Akan, şu bilgileri verdi: “GSM operatörlerinden arama yapıldığı zaman koordinatlar ekrana yansıyor. Hatlı telefonlardan arama yapıldığında da tam olarak adres bilgileri görülüyor. Böylelikle hastanın adresini bulmakta zaman kaybetmemiş oluyoruz. Diğer bir konu da gereksiz aramaların önüne geçilmesi. Bazı vatandaşlarımız 112’yi gereksiz yere işgal ediyorlardı. Aranan adres tam olarak yansıyacağı için onun da önüne geçilmiş olacak.”
Gemlik ilçesinden yapılan bir aramanın bilgisayara yansıdığını gösteren Akan, “Şuan gemlik bölgesinden bir vatandaşımız cep telefonuyla arıyor. Aranan bölgeyi şuan net olarak görebiliyoruz. Cumhuriyet Caddesi üzerinde bir vatandaşımız şuan bir ihbarda bulunuyor. Bu da net olarak görülüyor. Bu bizim vakaya hızlı ulaşmamız açısından çok önemli.” diye konuştu.
26 Mart 2012 Pazartesi
Dershaneler kalkıyor
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Dershaneler kapanacak" sözleriyle duyurduğu yeni sistem zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran 4+4+4 modeliyle gerçekleşecek. Eğitimde verilecek 6 radikal kararla dershaneye ve sınava ihtiyaç ortadan kalkacak. Yeni modelde dershaneler yasaklanmayacak ancak öğrencileri seçen ve eleyen sistem ortadan kalkacağı için dershaneye ihtiyaç da kalmayacak.
Liseler ve üniversiteler kalitede eşitlenecek, lisede olgunluk sınavı olacak, özel okullar ve mesleki eğitim teşvik edilecek, üniversite sınavı randevuyla yapılacak.
* 4+4+4 yeni eğitim modelinde öğrenciler Anadolu ya da Fen lisesine hazırlanmak zorunda kalmayacak. Çünkü tüm liselerde isteyen öğrenciler için Fen, Sosyal Bilimler, Matematik, Spor ve Müzik gibi ağırlıklı eğitim için paket dersler bulunacak. Her lise bir Fen Lisesi ya da Anadolu Lisesi seviyesinde olacak.
* Liseye başlamak için SBS yerine lise bittiğinde öğrencilere Olgunluk Sınavı gelecek. Ancak bu sınavda öğrencilerin lise öğrenimleri boyunca aldıkları eğitime ilişkin sorular sorulacak. Bu şekilde, bir sınav da kitlesel olarak öğrencileri özel ders ya da dershaneye yönetmeyecek. Ortaöğretim Başarı puanı ve Olgunluk Sınavı puanlarıyla birlikte öğrenciler üniversiteye başvurmaya hak kazanacak.
* Ortaöğretimde başlayan ilgi ve yeteneğe göre seçmeli dersler lisede öğrencileri mesleki ve teknik eğitime yöneltebilecek. Bu kapsamda öğrenci başına teşviklerle özellikle meslek teknik eğitimleri iş sektörünün taleplerini karşılayacak. Meslek ve Meslek Teknik eğitimden mezun olan öğrenciler, akademik bir üniversite eğitimi yerine iş hayatına başlayabilecek ve aynı zamanda sınavsız önlisans eğitimi alabilecek. Mesleki eğitim mezunlarıyla, üniversite mezunlarının iş fırsatları ve iş bulduktan sonraki ücret farklılıkları arasındaki makas daraltılacak. Mühendis ile tekniker maaşları arasında uçurum olmayacak.
* Bazı büyük dershane sahiplerinin özel okulla dönüşme taleplerini dile getiren Başbakan Erdoğan, özel okulların desteklenmesine de sıcak bakıyor. Özel okullarla, okul ihtiyacının azaltılmasını hedefleyen hükümet, özel okullara özel teşvikler getirecek. Devlet okullarına sunulan imkanlardan özel okulların da yararlanmasıyla, özel okul işletmeciliği öğrenci bulmakta zorlanan dershaneler için cazip hale gelecek.
* Üniversiteler arasında kalite farkı azaltılması yönünde çalışmalar yapılacak. Üniversiteler, A-B-C şeklinde seviyelere ayrılacak. Her üniversitenin bir sonraki seviyeye çıkabilmesi için hedefler gösterilecek. Üniversiteler arası kalite farklılıkları azaltılacak önlemler alınacak.
* Üniversite sınavı da iki aşamadan tek aşamaya düşecek. Lisede yapılan Olgunluk Sınavı'nda başarılı olan öğrenciler Lisans Yerleştirme Sınavı'na başvurabilecek. Öğrencinin ortaöğretim başarı puanı ve Olgunluk Sınavı puanının ortalaması alınarak Lisans Yerleştirme Sınavı yapılacak. İlerleyen zamanda öğrencileri aynı gün sınav yapmayıp randevu sistemiyle sınav yapılacak. Uluslararası IB, SAT gibi sınavlarla üniversitelere öğrenci alınacak.
24 Mart 2012 Cumartesi
Kolaya elveda, süte merhaba
Ana sınıfı ile ilköğretim 5'nci sınıf arasındaki 7 milyon öğrenciye bedava süt dağıtılması için hükümet 90 milyon TL kaynak ayırdı.
Projeyle çocuklara her sabah ders başlamadan süt dağıtılacak. Amaç çocukları başta gazlı içecekler olmak üzere zararlı alışkanlıklardan kurtarmak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 7 milyon öğrenciye bedava süt dağıtımı aileleri sevindirdi. Ana sınıfı ile 5. sınıf arasındaki öğrenciler için ders başlamadan her sabah sıralara bırakılacak 200 mililitrelik kutu sütlere Hazine 90 milyon lira ayırdı. Üç bakanlığın birlikte yürüteceği proje ile çocukların gazlı içecek alışkanlığından da kurtulması hedefleniyor.
Meclis'teki AK Parti Grubu'nda Başbakan Erdoğan'ın miniklere verdiği süt müjdesinin detaylarına Bugün ulaştı. Çocukların yeterli beslenebilmeleri için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortak yürüteceği proje çerçevesinde ihaleye çıkılacak. Tarım Bakanlığı bünyesindeki Süt Konseyi'nin yürüteceği ihale sürecinde teklifler bu ay içinde alınacak. Her eğitim dönemi için devlet miniklerin sütüne 90 milyon lira kaynak aktaracak. İhaleyi alan süt firmalarına 7 milyon 400 bin öğrencinin sırasına her sabah sütleri bırakma şartı getirilecek. Çocuklara bozuk veya bayat süt verilmemesi için üretiminden dağıtımına kadar çok sıkı takipler yapılacak.
AB ÜÇ KAT FAZLA TÜKETİYOR
Okul sütü projesiyle Türkiye'deki süt tüketme alışkanlığının da arttırılması planlanıyor. Uzmanlar, ailelerin en çok şikâyetçi olduğu gazlı içeceklerden süt alışkanlığıyla çocukların korunacağı görüşünde. Türkiye'de kişi başı yıllık süt tüketiminin 27 litre olduğuna işaret eden Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Avrupa Birliği'nde süt içiminin 75, ABD 97 litreye kadar çıktığını belirtti. Süt tüketim oranlarının yüksek olduğu ülkelerde sağlıklı ve uzun boylu nesil yetiştiği de okul sütü raporlarına girdi.
1 milyon ton üretim fazlası süt var
Hayvancılık Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, Türkiye'de üretilen süt miktarı her ay artıyor. Yıllık 13,6 milyon ton süt üretimi yapılırken, piyasada üretim fazlası 1 milyon ton süt bulunuyor. Arz fazlalığının okul sütü projesiyle ortadan kalkması bekleniyor.
Projeyle çocuklara her sabah ders başlamadan süt dağıtılacak. Amaç çocukları başta gazlı içecekler olmak üzere zararlı alışkanlıklardan kurtarmak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 7 milyon öğrenciye bedava süt dağıtımı aileleri sevindirdi. Ana sınıfı ile 5. sınıf arasındaki öğrenciler için ders başlamadan her sabah sıralara bırakılacak 200 mililitrelik kutu sütlere Hazine 90 milyon lira ayırdı. Üç bakanlığın birlikte yürüteceği proje ile çocukların gazlı içecek alışkanlığından da kurtulması hedefleniyor.
Meclis'teki AK Parti Grubu'nda Başbakan Erdoğan'ın miniklere verdiği süt müjdesinin detaylarına Bugün ulaştı. Çocukların yeterli beslenebilmeleri için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortak yürüteceği proje çerçevesinde ihaleye çıkılacak. Tarım Bakanlığı bünyesindeki Süt Konseyi'nin yürüteceği ihale sürecinde teklifler bu ay içinde alınacak. Her eğitim dönemi için devlet miniklerin sütüne 90 milyon lira kaynak aktaracak. İhaleyi alan süt firmalarına 7 milyon 400 bin öğrencinin sırasına her sabah sütleri bırakma şartı getirilecek. Çocuklara bozuk veya bayat süt verilmemesi için üretiminden dağıtımına kadar çok sıkı takipler yapılacak.
AB ÜÇ KAT FAZLA TÜKETİYOR
Okul sütü projesiyle Türkiye'deki süt tüketme alışkanlığının da arttırılması planlanıyor. Uzmanlar, ailelerin en çok şikâyetçi olduğu gazlı içeceklerden süt alışkanlığıyla çocukların korunacağı görüşünde. Türkiye'de kişi başı yıllık süt tüketiminin 27 litre olduğuna işaret eden Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Avrupa Birliği'nde süt içiminin 75, ABD 97 litreye kadar çıktığını belirtti. Süt tüketim oranlarının yüksek olduğu ülkelerde sağlıklı ve uzun boylu nesil yetiştiği de okul sütü raporlarına girdi.
1 milyon ton üretim fazlası süt var
Hayvancılık Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, Türkiye'de üretilen süt miktarı her ay artıyor. Yıllık 13,6 milyon ton süt üretimi yapılırken, piyasada üretim fazlası 1 milyon ton süt bulunuyor. Arz fazlalığının okul sütü projesiyle ortadan kalkması bekleniyor.
Renk terapisi ile pozitif enerji yayın
Trendlerle paralel ama kendi hayal gücünü yansıttığı tasarımlarla her sezon modaya yön veren ELLE, 2012 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu ile de ayakkabı tutkunlarını çok mutlu edecek.
Seçkin çizgisi ile tarz sahibi, çalışan modern kadının tercihi olan ELLE, sıcak renklerle donattığı yeni koleksiyonu ile pozitif enerjinizi artıracak. Turuncu, nar çiçeği ve sarı gibi canlı tonlarla renk terapisi uygulayan ELLE, bir yandan enerji verirken diğer yandan da kobalt mavi ve yeşille iç dengenizi kurmanıza yardımcı olacak.
Tasarımlardaki pudra ve buz beyazı ise içinizdeki romantizmi ortaya çıkarmanızı sağlayacak. Her dönemin vazgeçilmezi siyah ve beyaz tezatlığı ise ruh halinizin iki ayrı ucunu yansıtacak.
ELLE'in 2012 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu ile espadril 70'lerdeki günlerine geri dönüyor. Geçtiğimiz yıl vitrinlerde görmeye başladığımız keten espadriller bu yazın gözdesi olacak. Çiçek desenleri de popülerliğini koruyor. Çiçekli nubuklar, süetler, neon renkleri göz alan ruganlar, yılan ve krokodil baskılı modeller, yumuşak deriler ELLE ruhunu taşıyor.
Deniz havasını karaya taşıyan marin çizgiler, rahat ve şık giyim sağlayan dolgu topuklar, platformlu govalar yeni koleksiyonda öne çıkıyor.
ELLE tasarımlarında önemli bir yeri olan oxfordlar, değişik renklerdeki tasarımlarıyla yine rahatlık arayanların seçimi olacak. Erkeklerde ise mokasen tam anlamıyla altın yazını yaşayacak.
Seçkin çizgisi ile tarz sahibi, çalışan modern kadının tercihi olan ELLE, sıcak renklerle donattığı yeni koleksiyonu ile pozitif enerjinizi artıracak. Turuncu, nar çiçeği ve sarı gibi canlı tonlarla renk terapisi uygulayan ELLE, bir yandan enerji verirken diğer yandan da kobalt mavi ve yeşille iç dengenizi kurmanıza yardımcı olacak.
Tasarımlardaki pudra ve buz beyazı ise içinizdeki romantizmi ortaya çıkarmanızı sağlayacak. Her dönemin vazgeçilmezi siyah ve beyaz tezatlığı ise ruh halinizin iki ayrı ucunu yansıtacak.
ELLE'in 2012 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu ile espadril 70'lerdeki günlerine geri dönüyor. Geçtiğimiz yıl vitrinlerde görmeye başladığımız keten espadriller bu yazın gözdesi olacak. Çiçek desenleri de popülerliğini koruyor. Çiçekli nubuklar, süetler, neon renkleri göz alan ruganlar, yılan ve krokodil baskılı modeller, yumuşak deriler ELLE ruhunu taşıyor.
Deniz havasını karaya taşıyan marin çizgiler, rahat ve şık giyim sağlayan dolgu topuklar, platformlu govalar yeni koleksiyonda öne çıkıyor.
ELLE tasarımlarında önemli bir yeri olan oxfordlar, değişik renklerdeki tasarımlarıyla yine rahatlık arayanların seçimi olacak. Erkeklerde ise mokasen tam anlamıyla altın yazını yaşayacak.
Nar suyu hastalıkların düşmanı
'Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane' bilmecesinin cevabı olan nar, hastalıklarla mücadele ederken en büyük silahlarımızdan biri oluyor. Bu meyve; kanserden koruyor, kalp ve damarlara iyi geliyor, diyabet riskini de düşürüyor.
Son 19 yıldır, narın faydalarıyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Klinik veriler; ateroskleroz (Damar duvarının esnekliğini kaybedip sertleşmesi), kanser ve diyabet gibi batı dünyasının önde gelen ölüm nedenlerine karşı, geniş spektrumlu savunma aracı olarak narı göstermektedir.
TOHUMU DA FAYDALI
Bilim adamları, narın sayısız faydaları üzerinde durmaktadır. Son dönemde keşfedilen yeni kaynak ise nar ağacının çeşitli botanik bileşenleri, özellikle tohum ve çiçeklerdir. Bilimsel kanıtlar; narçiçeği özü ve tohumunun yaşlanmaya karşı çok güçlü bir antioksidan olduğu yönündedir. Narçiçeği özü ve nar tohumu, birçok hastalıkla mücadelede güçlü bir savaşçıdır. Bu yazımızda sizlere narın sayısız faydaları ile ilgili bilimsel kanıtlar sunuyoruz...
DESTEKLEYİCİ GÜÇ
2009'da yapılan bir çalışma narın damar sertliğini yüzde 70 oranında azalttığını göstermiştir. Kan yağ ve glikoz düzeylerinin de düştüğü tespit edilmiştir.
Nar suyunun polifenolik (Bitkilerin renklenmesinden sorumlu olan polifenoller, antioksidan özelliklerinden dolayı insan sağlığına faydalıdır) içeriği, tarihsel olarak en büyük bilimsel kanıttır. Nar, yoğun antioksidan kapasitesiyle sağlık için destekleyici bir güçtür.
Yapılan son analizlerde, narın inhibe edici (baskılayıcı) özelliği; prostat kanseri hücrelerini uyarıcı androjen reseptörlerinin üretimini bloke etmektir. Kolesterol kontrolünde, özellikle de HDL'nin (iyi kolesterol) regülasyonunda (düzenlenmesinde) nar eşsiz bir rol oynamaktadır.
ÇEKİRDEĞİNİN YAĞI KANSER İLACI GİBİ
Nar suyunun yararları, bir dizi hastalıkla mücadelede de belgelenmiştir. Nar; diyabet ve obezitenin metabolik sonuçlarına karşı benzersiz bir koruma sağlar.
Nar çekirdeği yağı, meme, prostat ve diğer yaygın kanser türlerine karşı etkili bir ilaç gibi koruma sağlar. Narın meyvesi, çiçeği, yağı, özleri hastalıklardan korunma konusunda rakipsizdir.
Nar suyu özellikle ağız yaralarında etkilidir. Ağızda 30-35 saniye tutulması, ağız yaralarını azaltır ve tedavisinde faydalıdır.
AKCİĞER KANSERİNDE OMEGA 3 DESTEĞİ ŞART
Akciğer kanseri tedavisi sürerken kilo kaybına mani olmak için Omega 3 gerekir. Özellikle, su teresi ve balık tüketimine önem verilmelidir. Haftada bir kez kırmızı et, anemiye karşı kara üzüm, pazı, ıspanak, brokoli, lahana, karnabahar ve kuşkonmaz tercih edilmelidir.
BULANTIYA BİTKİ ÇAYI
Ananas, acı kırmızı biber, baklagiller, yeşil çay, meyan kökü, deve dikeni sütü ve karahindiba faydalıdır. Zerdeçal, karaturp veya bayır turbu da tüketilmelidir
Genetiğe bağlı olgularda; turunçgillerin kabuklarıyla tüketilmesinin faydaları, kuarsetin bakımından zengin olan soğan, elma kabuğu ve pırasanın akciğer kanserini azalttığı hayvan tecrübelerinde gösterilmiştir.
Böğürtlen, kiraz ve çileğin hem meyvesi hem de kök ve yaprakları, tütün dumanında bulunan zararlı etkiyi yok etmektedir.
Hastalara bulantı için papatya ve zencefil çayı ya da anason ile nane çayı verilebilir. Beyaz un ve esmer şekerden uzaklaşıp kara üzüm pekmezi, çiçek balı makul miktarlarda kullanılmalıdır.
Hindi eti tüketilmelidir. Hastaların beslenmesinde süt veya probiyotik yoğurt tercih edilmelidir. Araştırmalar, keçi peynirinin faydalı olduğunu da göstermiştir.
Nar, nar çekirdeği yağı ve nar suyunun; farelerde tümör büyümesini durdurduğu yine yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Tahıllardan yulaf, çavdar, kahverengi pirinç ile betaglukan içeren keten tohumu da faydalıdır.
Sabah - Prof. Dr. ERKAN TOPUZ
Son 19 yıldır, narın faydalarıyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Klinik veriler; ateroskleroz (Damar duvarının esnekliğini kaybedip sertleşmesi), kanser ve diyabet gibi batı dünyasının önde gelen ölüm nedenlerine karşı, geniş spektrumlu savunma aracı olarak narı göstermektedir.
TOHUMU DA FAYDALI
Bilim adamları, narın sayısız faydaları üzerinde durmaktadır. Son dönemde keşfedilen yeni kaynak ise nar ağacının çeşitli botanik bileşenleri, özellikle tohum ve çiçeklerdir. Bilimsel kanıtlar; narçiçeği özü ve tohumunun yaşlanmaya karşı çok güçlü bir antioksidan olduğu yönündedir. Narçiçeği özü ve nar tohumu, birçok hastalıkla mücadelede güçlü bir savaşçıdır. Bu yazımızda sizlere narın sayısız faydaları ile ilgili bilimsel kanıtlar sunuyoruz...
DESTEKLEYİCİ GÜÇ
2009'da yapılan bir çalışma narın damar sertliğini yüzde 70 oranında azalttığını göstermiştir. Kan yağ ve glikoz düzeylerinin de düştüğü tespit edilmiştir.
Nar suyunun polifenolik (Bitkilerin renklenmesinden sorumlu olan polifenoller, antioksidan özelliklerinden dolayı insan sağlığına faydalıdır) içeriği, tarihsel olarak en büyük bilimsel kanıttır. Nar, yoğun antioksidan kapasitesiyle sağlık için destekleyici bir güçtür.
Yapılan son analizlerde, narın inhibe edici (baskılayıcı) özelliği; prostat kanseri hücrelerini uyarıcı androjen reseptörlerinin üretimini bloke etmektir. Kolesterol kontrolünde, özellikle de HDL'nin (iyi kolesterol) regülasyonunda (düzenlenmesinde) nar eşsiz bir rol oynamaktadır.
ÇEKİRDEĞİNİN YAĞI KANSER İLACI GİBİ
Nar suyunun yararları, bir dizi hastalıkla mücadelede de belgelenmiştir. Nar; diyabet ve obezitenin metabolik sonuçlarına karşı benzersiz bir koruma sağlar.
Nar çekirdeği yağı, meme, prostat ve diğer yaygın kanser türlerine karşı etkili bir ilaç gibi koruma sağlar. Narın meyvesi, çiçeği, yağı, özleri hastalıklardan korunma konusunda rakipsizdir.
Nar suyu özellikle ağız yaralarında etkilidir. Ağızda 30-35 saniye tutulması, ağız yaralarını azaltır ve tedavisinde faydalıdır.
AKCİĞER KANSERİNDE OMEGA 3 DESTEĞİ ŞART
Akciğer kanseri tedavisi sürerken kilo kaybına mani olmak için Omega 3 gerekir. Özellikle, su teresi ve balık tüketimine önem verilmelidir. Haftada bir kez kırmızı et, anemiye karşı kara üzüm, pazı, ıspanak, brokoli, lahana, karnabahar ve kuşkonmaz tercih edilmelidir.
BULANTIYA BİTKİ ÇAYI
Ananas, acı kırmızı biber, baklagiller, yeşil çay, meyan kökü, deve dikeni sütü ve karahindiba faydalıdır. Zerdeçal, karaturp veya bayır turbu da tüketilmelidir
Genetiğe bağlı olgularda; turunçgillerin kabuklarıyla tüketilmesinin faydaları, kuarsetin bakımından zengin olan soğan, elma kabuğu ve pırasanın akciğer kanserini azalttığı hayvan tecrübelerinde gösterilmiştir.
Böğürtlen, kiraz ve çileğin hem meyvesi hem de kök ve yaprakları, tütün dumanında bulunan zararlı etkiyi yok etmektedir.
Hastalara bulantı için papatya ve zencefil çayı ya da anason ile nane çayı verilebilir. Beyaz un ve esmer şekerden uzaklaşıp kara üzüm pekmezi, çiçek balı makul miktarlarda kullanılmalıdır.
Hindi eti tüketilmelidir. Hastaların beslenmesinde süt veya probiyotik yoğurt tercih edilmelidir. Araştırmalar, keçi peynirinin faydalı olduğunu da göstermiştir.
Nar, nar çekirdeği yağı ve nar suyunun; farelerde tümör büyümesini durdurduğu yine yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Tahıllardan yulaf, çavdar, kahverengi pirinç ile betaglukan içeren keten tohumu da faydalıdır.
Sabah - Prof. Dr. ERKAN TOPUZ
Kullanılmayan ilaçlar atık kutularında toplanacak
Sağlık Bakanlığı'nın projesiyle bu ilaçlar hastanelerle eczanelere yerleştirilecek atık kutularında toplanacak.
Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdür Yardımcısı Hanefi Özbek, tarihi geçmiş ya da kullanılmayan ilaçlar için hastane ve eczanelere atık toplama kutuları yerleştirileceğini söyledi.
Vatandaşların, ellerindeki miadı dolmuş, kullanılmayan ilaçları bu kutulara atabileceklerini bildiren Özbek, şu bilgileri verdi:
''Çevreye zarar vermeyen ilaçların kanalizasyon sistemine ya da çöpe atılmasında sakınca yoktur. Ancak bu, bütün ilaçlar için söylenemez. Bazı ilaçlar kanalizasyon sistemine de karışsa çöpe de atılsa çevreye büyük zarar verir. Bu nedenle ilaçların profesyonel ekiplerce toplanıp imha edilmesi gerekir.''
Atık kutularına atılacak ilaçların, bu konuda uzman kişilerce toplanıp çevreye zarar vermeyecek şekilde imha edileceğini kaydeden Özbek, ''Son kullanma tarihi geçmeyen ilaçlar tekrar hastalara verilemez mi?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Ülkemizde ilaçlar üretim aşamasından tüketiciye ulaşıncaya kadar belirli bir denetim uygulanıyor. Bu çok güvenli bir süreçte oluyor. İlaç Takip Sistemi ile ilaç her aşamada takip edilebiliyor. Oysa ilaç eczaneden çıktığı andan itibaren atık haline geliyor. Atık kutularında toplanan ilaçların evlerde hangi koşullarda saklandığı, son kullanma tarihinin geçip geçmediği bilinemez. Bu nedenle ilacın geri dönüştürülüp tekrar kullanılması mümkün değildir.''
Bu projeye, ilgili kurum ve kuruluşları da dahil edeceklerini belirten Özbek, Türk Eczacıları Birliği'nin projeye destek olacağını söyledi.
İstenmeyen SMS'lere Ceza Geliyor!
Tüketicilere istemediği halde reklam ve tanıtım içerikli SMS (cep telefonu ile kısa mesaj) veya email (elektronik posta) gönderenlere cezai yaptırım geliyor. Tüketiciye, reklam mesajı göndermeden önce, iletiyi isteyip istemediği sorulacak.
TÜKETİCİYE SORULACAK
Meclis alt komisyonunda görüşmeleri devam eden Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı, e-ticaret ile ilgili önemli düzenlemeler içeriyor. Posta gazetesinin haberine göe, tasarıyı hazırlayan akademisyenlerden Prof. Dr. Tekin Memiş, e-ticaret yapan kişilerin kim olduğu ve onlara nasıl ulaşılacağınm artık internette açıkça yer alacağmı, tüketiciye, reklam mesajı göndermeden önce, iletiyi isteyip istemediğinin sorulacağmı belirtti.
PARA CEZASI UYGULANACAK
Tekin Memiş, "Yasadan sonra herhangi bir ahşveriş ya da başvuru nedeniyle iletişim bilgilerimizi edinenler, sözleşmeye, reklam ve tanıtım içerikli ileti isteyip istemediğimize dair soru ekleyecek. Mesela aldığınız beyaz eşyanın yeni modeliyle ilgili iletiyi, lırma bizden izin almamışsa gönderemeyecek. Tüketicilere istemediği halde reklam ve tanıtım içerikli SMS veya mail gönderenlere para cezası uygulanacak" diye konuştu.
TÜM MASRAFLAR BİLİNECEK
Yeni düzenlemeye göre; e-ticaretle uğraşanların iletişim bilgilerinin internette yer alacağını belirten Memiş, "Kimse arkasmda kimin olduğunu bilmediği sitelerden alışveriş yapmayacak. Tuketici sipariş aşamasında kargo ve vergi dahil kendisinden çıkacak her türlü parayı bilecek. Firmalar müşterüerinin iletişim bilgilerinin korunmasmdan sorumlu olacak ve taraflar arasmdaki sözleşmeler elektronik ortamda saklanabilecek" dedi.
HT
Nike spor ayakkabı şikayeti
Haziran 2011'de Nike Ordu Şubesi'nden aldığım Nike spor ayakkabımın daha 5 ay geçmeden üst kısmındaki derisi soyuldu ve tabanı çatladı. Ayakkabılarımı alırken garantili olduğunu söylemelerine rağmen şikayetimi mağazaya ilettiğimde bana "kullanıcı hatası" dediler. Müşterisine karşı nezaketsiz tutumlarından da çok rahatsız oldum. Kullanıcı hatası olması imkansız. Çünkü ayakkabımın sadece sağ tekinde bu sorun oldu. Sol tarafta sorun çıkmadı. Şikayetimi tüketici hakem heyetine ileteceğim. Ama herkes sizin aracılığınız ile duysun ve benim gibi sorun yaşamasın istedim.
Saygılarımla,
Emrah Şenel
23 Mart 2012 Cuma
GDO'lu ürünleri yemiyoruz!
GDO'ya karşı tepkisini ortaya koyan Greenpeace, başlattığı imza kampanyası ile toplumsal bilinci yükseltme çabasında. "Ben de varım!" diyorsanız, buradan formu doldurup, imza kampanyasına destek olabilirisiniz.
GDO Nedir?
GDO, yani Genetiği değiştirilmiş organizma, bir canlının genetik özelliklerinin insan eliyle laboratuvar ortamında değiştirilmesiyle elde edilir. GDO, dünyamız ve canlılar üzerinde yapılan tehlikeli bir deneydir.
GDO'lar genellikle bir canlı türünün doğal hayatta sahip olmadığı bir özelliğin bir başka canlıdan gen aracılığıyla aktarılmasıyla elde edilir. Örneğin mısıra zehir salgılayan bir bakteriden gen transfer edilerek mısırın böcek öldüren zehir üretmesi sağlanır.
Bir canlının genetiğini değiştirmek ne sonuçlar doğurur?
GDO'ları üreten genetik mühendisleri canlılara lego muamelesi yaparlar*. Rahatlıkla bir parçanın çıkartılabileceğini veya bir başkasının takılabileceğini düşünürler. Oysa canlıların yapısı yap-boz gibi değildir. Canlının bütünlüğü on milyonlarca yıllık gelişimin sonucunda çok hassas bir denge ile oluşmuştur.
Canlılara yap-boz muamelesi yapmak o canlının bütünlüğünü, bu hassas dengeyi bozar.
Bu bütünlüğün bozulmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceği asla öngörülemez. GDO üreticilerinin aksine genetik bilimi canlıların gen yapısının detayları ve genlerin birbiriyle etkileşimleri hakkında çok az bilgiye sahip olduğunu kabul eder.
GDO'lar hangi amaçla üretilir?
Dünyada yoğun biçimde kullanılan GDO'ların %99'u sadece 2 özellik taşır:
1) Böcek öldüren zehir içermek.
2) Yabancı otları yok eden kimyasal ilaçlara dayanıklı olmak.
Böylece tarlalarda fütursuzca zirai ilaç kullanılabilmektedir.
En çok hangi türlerin genetiği değiştirilir?
Mısır, soya, kanola ve pamuk dünyada ticareti yapılan GDO'ların %99'unu oluşturur.
GDO'lar bütün dünyada kullanılmakta mıdır?
Hayır! Dünyada 192 ülkenin 167'sinde GDO'lu tarımsal üretim yapılmamaktadır.
GDO'lar açlığa çare midir?
Hayır! Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası'nın öncülüğünde 300 bilim insanı tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin de imzaladığı Dünya Tarım Raporu, GDO'ların verim artışı sağlamadığı ve açlığa asla çözüm oluşturmadığını açık olarak ifade eder. Zaten mevcut GDO'ların hiçbirisi verim artışını amaçlamamaktadır. Hedef sadece ot ilaçlarına direnç sağlamak veya yabancı böcekleri zehirlemektir. Peki öyleyse GDO'lar niye var?
Tohum üreten dev küresel şirketler aynı zamanda zirai ilaç da üretirler. Bu şirketler üretip patentini aldıkları genetiği değiştirilmiş tohumları yaygınlaştırarak kimyasal ilaç satışlarını da arttırmayı hedeflerler. Böylece üreticiler gitgide daha fazla kendilerine bağımlı hale gelirler. GDO'ların dayattığı endüstriyel tarım yöntemlerinden sadece devasa tarım şirketleri kazanç sağlarken, üreticiler, tüketiciler ve doğa büyük zarar görür.
*Lego Muamelesi
Her canlı, yapı, özellik ve işlevlerinin bir tür kullanım kılavuzuna sahiptir. Bu devasa kullanım kılavuzuna genom diyoruz. Kılavuzu oluşturan ve neyin nasıl yapılacağının anlatıldığı her bir cümleye –veya iş emrine- ise gen adı veriyoruz. Örneğin insan genomu bu tarz 25000 cümleye sahiptir. Canlılar varlıklarını bu cümleler sayesinde sürdürür. Her bir hücremizde ayrı ayrı saklanmış olan bu ansiklopedide tam olarak neler yazdığı ve özellikle cümlelerin birbirini nasıl etkilediği ise insanlık için büyük ölçüde bir muamma.
İşte genetik mühendisliği GDO'ları bu sırlarını tam olarak bilmediğimiz kullanım kılavuzu içerisinde değişiklikler yaparak üretir. Genellikle GDO üretiminde yapılan işlem, bambaşka bir canlının kullanım kılavuzundan beğendikleri bir cümleyi alıp mevcut canlının kullanım kılavuzundaki rastgele bir yere yerleştirmeye çalışılmasıdır.
Örnek vermek gerekirse, diyelim ki elinizde bir standart mısır bir de böcek öldürücü zehir salgılayan bakteri var. Diyorsunuz ki “ah keşke bu mısır da böyle zehir salgılayabilse!” İşte bu noktada genetik mühendisleri devreye giriyor.
Genetik mühendisleri bu bakterinin kullanım kılavuzundan zehrin salgılanmasını sağlayan cümleyi bulurlar. Sonra bu cümleyi kitabın içinden keserek çıkartırlar ve mısırın kullanım kılavuzunda rastgele bir yere koymaya çalışırlar. Bu aşamada kılavuzun (veya iş akışının) bütünlüğünün bozulmasını, dışarıdan eklenen cümle ile kılavuzdaki diğer mevcut cümlelerin birbiriyle çelişip çelişmemesini ise pek dert etmezler.
GDO'lu Ürünler
Ülkemizde şu ana kadar 3’ü soya 13’ü mısır olmak üzere toplam 16 GDO çeşidinin ithaline izin verildi. Bu GDO türleri yem amacıyla kullanılmakta.
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, peynir, yumurta, et gibi temel besinler ne yazık ki doğrudan soframıza gelmekte. Üstelik etimizin, sütümüzün, yumurtalarımızın etiketlerinde hayvanların GDO’lu yem ile beslenmiş olduğuna dair hiçbir uyarı yok. Halkımızın tercih hakkı da, güvenle beslenme hakkı da elinden alınmakta. Üstelik bu durum yasalara da aykırı. Çünkü yasa, tüketicilerin tercih hakkının ortadan kalktığı durumlarda GDO’ların ithalatına izin verilmeyeceğini söyler.
Mevcut 16 ve izin bekleyen 13 çeşit yem amaçlı GDO’ya ilaveten soyadan mısıra, şeker pancarından kanolaya gıda üretiminde kullanılacak 29 farklı GDO çeşidinin başvurusu şu anda değerlendirme aşamasında.
GDO’lardan üretilecek olan mısırözü yağı, kanola yağı, mısır şurubu, mısır nişastası, soya lesitini gibi mamuller neredeyse satın aldığımız tüm paketli ürünlerin içinde bulunabilmekte. Tehlike çok büyük, bu tehlikeye dur diyecek zaman ise çok az! Eğer GDO’ların ithalatına bugünden dur demezsek yarın çok ama çok geç kalmış olacağız. Sofralarımızın ve sağlığımızın GDO’larca işgal edilmesini engellemek için sen de şimdi imza kampanyamıza katıl, GDO’lara dur de!
GDO'nun Sağlığa Zararları
• GDO'lar öldürücü alerjilere neden olabilir.
• GDO'lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırır, antibiyotiklerin etkisini azaltır
• Çoğu GDO'nun içerdiği böcek öldüren toksinlere hamile kadınların kanında ve fetusunda raslandı.
• İtalya'da yapılan bir bilimsel araştırmada marketlerden alınan her 4 sütten 1'inde GDO geni parçalarına rastlandı.
• GDOların salgıladığı böcek zehirinin tamamının insan sindirim sisteminde parçalanmadığı ortaya çıktı.
• GDO ekim tarlalarında kullanılan yabani ot ilaçları, memeliler için toksik etki ve insanlarda hormonal dengeyi bozma riski taşıyor.
GDO'nun Çevreye Zararları
• GDO üretimi, süper dayanıklı böcek ve yabani bitki türleri yaratır. Bu türlerin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehdit oluşturur.
• GDO'lar tozlaşma yoluyla doğal türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe zarar verir.
• Zehir salgılayan GDO'lar, kelebekler gibi zararsız canlıların ölümüne neden olur.
• Zehir salgılayan GDO'lar zehirlerini köklerinden toprağa geçirirler. Zaman içerisinde bu zehirlerin birikimi çevre için tehlike içerir.
GDO'nun önüne geçebilmek için bir imza da senden olsun |
Sözünüzü dinleyen akıllı bir televizyonunuz olsun
22 Mart günü Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlikte kullanıcılara tanıtılan yeni nesil Smart TV’ler bildiğimiz televizyon izleme alışkanlıklarını kökünden değiştiriyor. Katılımcıların yoğun ilgisini çeken yeni nesil Samsung Smart TV’ler ses ve hareket ile kontrol edilebiliyor. Açılma ve kapanma komutlarının yanı sıra ses alçaltma, yükseltme, kanal değiştirme gibi tüm komutların oturduğunuz yerden sözlü olarak veya el hareketiniz ile verilebildiği Samsung Smart TV’ler, “daha akıllı bir yaşamı” amaçlayan ve tüketici için Smart TV teknolojisini bugünden vazgeçilmez kılacak üç temel etken gözetilerek tasarlandı: Akıllı Etkileşim (Smart Interaction), Akıllı İçerik (Smart Content) ve Akıllı Gelişim (Smart Evolution).
Ünlü DJ’ler Cenk ve Erdem’in sunuculuğunda gerçekleştirilen ve kumandasız olarak, ses ve hareket kontrolü ile çalışabilen yeni nesil Smart TV’lerin tanıtıldığı şovda, katılımcılar TV’nin geleceği ile tanışma fırsatını yakaladı. Katılımcılar, yeni nesil Samsung Smart TV’leri bire bir deneyimleme olanağı bularak, kullanıcı deneyimini bir üst seviyeye taşıyan Hi TV’nin tüketicilerin hayatını daha “akıllı” ve daha zengin hale getirmesine tanıklık etti.
Akıllı Dünyanın En Akıllısı
Samsung Electronics Türkiye Başkanı Sung Yong Hong, Samsung Hi TV Basın Toplantısında,TV’nin, bütün gününü ayrı ayrı bireysel cihazların önünde geçiren aile bireylerini, büyük ve merkezi bir ekranın önünde bir araya getirmedeki rolünü açıklayarak, Smart TV’nin geleceğini anlattı. Başkan Hong “TV evlerimizin kalbidir ve uzun bir gün sonrasında ailemizi bir araya getiren merkezi bir cihazdır. Sizi tanıyıp size yanıt veren yeni Smart TV’ler, ailenize hem evde, hem dışarıda iletişim olanağı sağlamanın yanı sıra, kendi hayat tarzınıza ve ihtiyaçlarınıza göre kişiselleştirilmiş harika içerik seçenekleri de sunuyor” dedi. Hong şunları ekledi: “Samsung, yeni TV deneyimini daha da yaygınlaştırmak ve aileleri geleceğin teknolojisi ile tanıştırmak amacıyla, her yıl televizyonunuzu geliştirilebilme olanağı yaratarak, uzun yıllar boyunca en iyi TV deneyimini yaşayabilmenizi garanti ediyor. Şunu söyleyebilirim ki; televizyonunuz sizi bugüne kadar hiç böylesine iyi anlamamıştı.”
Akıllı Etkileşim (Smart Interaction)
İçerik, gelişerek daha akıllı, güçlü ve daha erişilebilir hale geldikçe, Samsung, tüketicilerin TV’leriyle etkileşime geçebilmelerini sağlayan çalışmalara her geçen gün yenisini ekliyor. Akıllı Etkileşim; uzaktan kumandanın arzu edilmediği veya kullanışlı olmadığı durumlara alternatif sunarak, Smart TV kullanıcılarının TV’leriyle Ses Kontrolü, Hareket Kontrolü ve Yüz Tanıma aracılığıyla iletişim kurmalarını mümkün kılıyor. Samsung’un öncülüğünü yaptığı 2012 Smart TV’lerde yer alan dahili HD kamera ve çift-mikrofon sayesinde tüketiciler sadece “Hi TV” diyerek ses kontrolü’nü aktive edebilir, sesi açıp kapayabilir, “İnternet Tarayıcı” diyerek çevrim içi olabilir, uygulamalara girebilir, yalnızca bir el işaretiyle internette gezinip, arama sonuçlarından seçimlerini yapabilir. LED 8000 serisinde bu Akıllı Etkileşim yetenekleri ultra ince çerçeveye sahip, şık ve çarpıcı, post-minimalist bir tasarım ile birlikte sunuluyor.
Akıllı İçerik (Smart Content)
Tüketicilerin ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak üzere daha güçlü ve kişiselleştirilmiş içeriği yaygınlaştırmak, Samsung Smart TV’nin temel prensipleri arasında yer alıyor. Angry Birds, Discovery Channel, Facebook, Twitter gibi dünya çapında erişilebilen 1.400’den fazla Smart TV uygulamasına ek olarak, sadece Türkiye’de erişilebilen Warner Bros.,RHI Entertaintment, Walt Disney ve National Geographic 3D, iŞTV, CNN Turk içeriklerini de kullanıcıların hizmetine sunuyor.
Samsung’un yeni güçlü çift-çekirdek işlemcisi (Dual Core), tüketicilerin Samsung’un zengin içerik seçeneklerinin daha fazlasına tek seferde erişebilmesini sağlıyor. İşlemci, Web tarayıcısını kullanırken veya canlı TV seyrederken, bir yandan da birden fazla uygulamanın hem kullanımına, hem de indirilmesine olanak tanıyarak, kullanıcıya gerçek anlamda bir çoklu-görev deneyimi sunuyor.
Samsung, 2012 yılında dünyanın her yerinden gelen içerik ve uygulamaları tek bir platformda bir araya getirerek tüketicilerin ihtiyaçlarını daha iyi karşılıyor. Samsung 2012’de AllShare hizmetini yenileyerek, içeriğin, konumu fark etmeksizin bir cihazdan diğerine veya Cloud’a aktarılmasını mümkün kılan “AllShare Play”e dönüştürdü. AllShare Play tüketicilerin içeriği manuel olarak Cloud’a aktarmalarını veya Smart TV ya da diğer mobil cihazlarından içerik aktarmalarını mümkün kılıyor. AllShare Play ayrıca sınırlı boyutta çevrimiçi depolama donanımına da sahip olacak.
Samsung üç yeni Özel Hizmeti (Signature System) ile, Smart TV deneyimini bir adım daha ileri taşıyor: Ailelerin birbirleriyle fotoğraf ve mesajlar paylaşabileceği Family Story, spor aktivitelerini TV ile kolayca senkronize edebilecekleri Fitness ve çocukların bir yandan eğitici programlara katılırken, bir yandan da süreç boyunca gösterdikleri gelişimi kaydedebilme olanağı sunan Kids hizmeti. Samsung bütün bu hizmetler ile Smart TV’nin geleceğine şimdiden yön veriyor.
Akıllı Gelişim (Smart Evolution)
2012’de üretilen Samsung Smart TV’ler uzun yıllar boyunca gelişmelere ayak uydurabilecek bir şekilde tasarlanmış ve geliştirilmiştir. Dünyada ilk defa ve sadece Samsung tarafından sunulan bu teknoloji ile Yonga üzerinde bulunan on-chip sistemi sayesinde, her yıl yeni bir TV almaya ihtiyaç duymadan, yeni teknolojileri hâlihazırdaki TV’nize entegre edebilirsiniz. TV’nin arkasında bulunan basit bir soket ile Samsung Evolution Kit en son ve en harika TV teknolojisini hayata geçirmek için tasarlanmıştır.
Samsung Smart TV’ler Şimdi Daha Akıllı ve Ailenize Daha Yakın
Samsung Smart TV’ler aileleri yeniden oturma odasında topluyor. Yeni televizyonlar, Samsung’un sektörde türünün ilk örneği olan yeni bir dizi özel hizmeti sayesinde, kullanıcının televizyonuyla yapabileceklerini artırarak çoklu ekran dünyasının olanaklarıyla buluşuyor:
• Family Story kullanıcıya büyük ekranda fotoğraflarını düzenleme ve slayt gösterilerinin tadını çıkarma olanağını sunuyor. Ayrıca aile üyeleri bulundukları her yerden cep telefonları, tablet bilgisayarları, PC’leri veya televizyonları aracılığıyla not ve hatırlatmaları paylaşabiliyorlar.
• Fitness özelliği kullanıcıya Samsung TV’sinden mobil bir Fitness uygulaması aracılığıyla bir Samsung akıllı telefonla iletişim kurma imkanı sunuyor. Kullanıcı, ayrıca WiFi özellikli bir tartıya bağlanarak kilosunu kontrol edebiliyor ve TV’nin içindeki kamerayı kullanarak sanal bir ayna oluşturabiliyor ve egzersiz programını izleyebiliyor.
• Kids özelliği, çocuklar için zengin bir eğlenceli-eğitici uygulama ve oyun çeşitliliği sunuyor. Bu özellik, ebeveynler tarafından kontrol edilebiliyor ve izlenebiliyor.
22 Mart 2012 Perşembe
Kaçak çayda haşere zehri var
Kaçak çay kullananlar dikkat! Türkiye'de tonlarca kaçak çay bulunurken, sadece 2 bin tonu geçtiğimiz yıl yakalandı. Çaykur Genel Müdürü ise uyarıyor: Bu çaylarda haşere zehri var.
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Türkiye'de geçen yıl 2 bin ton civarında gümrük kaçağı çay yakalandığını ancak yakalanamayan miktarın bundan çok daha fazla olduğunu belirterek, ''Bizim çayımızda yabancı madde kesinlikle yok ancak kaçak çayların hepsinde haşere zehri, yani pestisit var. Bu da kanserojendir'' dedi.
İmdat Sütlüoğlu, kaçak çayın engellenmesi için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından etkin önlemler alındığını, bu kapsamda gümrük kapılarında detektör köpekler kullanılmaya başlandığını anımsattı.
ÇAYKUR olarak daha önce 3 detektör köpek alarak Gümrük ve Muhafaza Genel Müdürlüğüne verdiklerini, ileride 3 detektör köpek daha almayı planladıklarını anlatan Sütlüoğlu, böylece kaçak çayla mücadeleye destek vermeye çalıştıklarını ifade etti.
Detektör köpeklerin, araçların gizli bölmelerine ya da yükler arasına saklanan kaçak çayları yakalayarak kaçak çayla mücadeleye önemli katkı sağladığını vurgulayan Sütlüoğlu, ''Kaçak çaya öncelikle halkın sağlığı için dikkat etmek gerekiyor. Çünkü kaçak çay ile hem sağlığımızdan hem paramızdan oluyoruz'' dedi. Sütlüoğlu, geçen yıl 2 bin ton civarında kaçak çay yakalandığını ancak yakalanamayanın çok daha fazla olduğunu ileri sürerek, şunları söyledi:
''Kaçak çay genelde damak tadı alışkanlığından dolayı tercih ediliyor ama içinde nelerin olduğu belli değil. Aslında bunların satılması yasak ancak bir şekilde piyasaya sunuluyor. Vatandaşların ne aldığına dikkat etmesi, bilenen, tanınan markaları tercih etmeleri gerekiyor. Bizim çayımızda yabancı madde kesinlikle yok ancak kaçak çayların hepsinde haşere zehiri, yani pestisit var. Bu da kanserojendir. Pestisitin pek çok zararı var, hastalıklara neden oluyor. Kaçak çayı içen vatandaşlarımız belki kendilerini düşünmüyor ama çocuklarını, torunlarını düşünmeleri lazım. Bu bir nesli tehdit eden önemli bir olay. Vatandaşlarımızın dikkat etmesi lazım.''
Doğal ve sağlıklı olduğundan dolayı tüketicinin Türk çayının tercih etmesi gerektiğini söyleyen Sütlüoğlu, kaçak çayın yoğun olarak satıldığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde damak tadına uygun çay üretimi yapmak için de çalıştıklarını ifade etti.
Rize Ticaret Borsası (RTB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan da sektörü tehdit eden en önemli sorunlardan birinin kaçak çay olduğunu anlatarak, ''Bugüne kadar kaçak çayla yurt içinde dağıtım sırasında mücadele edildiğini ancak en önemli konu kaçak çayın yurda girişini engellemek'' dedi.
Kaçak çayın yurda girdikten sonra bir şekilde dağıldığını söyleyen Erdoğan, ''Yapacağımız çalışmayla kaçak çayın hem yurda girişi hem de dağıtımını engellemeye çalışacağız. Mücadelenin bu şekilde devam etmesi halinde belki kaçak çay girişi tamamen bitmeyecek ancak yılda 10-15 bin tona inmesi bile sektöre büyük katkı sağlayacak. Türkiye'ye yılda 50 bin ton civarında kaçak çay girdiğini tahmin ediyoruz.''
Erdoğan, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik çay üretme konusunda çalışma yapılması gerektiğini de ifade ederek, bu nedenle yörenin damak tadına uygun yeni ürünler geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Dershaneler sınav ücreti alamayacak
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 20 Mart 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeniden düzenlenen yönetmelikte şu maddeler yeraldı:
Dershane sınavlarında ücret alınmayacak. Okullar eğitim dışında kullanılmayacak. Sabıkalı kişiler okul açamayacak. Yöneticilerde öğretmen olma şartı aranmayacak.Sınıf mevcutları; okul öncesi eğitimde 20, ilköğretimde 30, fen ve sosyal bilimler liselerinde 26, mesleki ve teknik liselerde 24, diğer ortaöğretim kurumlarında 30’dan fazla olamayacak.
20 Mart 2012 Salı
Müjde BİMcell geldi
BİM artık BİMcell faaliyetleriyle GSM sektöründe de BİM’in ilkelerine paralel bir şekilde sade, kolay anlaşılır, avantajlı bir hizmet sunuyor. BİMcell kalitesiyle şimdi en uygun fiyata konuşmakla kalmayacaksınız. Daha önemlisi sadece konuştuğunuz kadar ödeyeceksiniz. Avea altyapısını kullanacak BİMcell ayrıntıları için aşağıdaki Bimcell logosuna tıklayınız.
Organik piller geliyor: Salyangoz bize elektrik üretiyor
Bu yavaş ve sakin ‘cyborg’ salyangoz aslında yarışı kazanmak için yeterli enerjiye sahip. 2012 yılı başlarında bir hamamböceğine implante edilen biyoyakıt tabanlı bir tür enzimle böceğin sensörler, kayıt cihazları ve benzeri düşük güçle çalışan cihazlara güç üretmesinin sağlandığı duyurulmuştu. Kimilerinin gülüp geçtiği bu haber, canlı organizmaların elektrik üretimine katılımını işaret ettiği ve ileride organik pillerin gündeme geleceği öngörüsünü de beraberinde gündeme getirmişti. Belki çok yakında siz de telefonunuzu şarj etmek için bir salyangoz beslemeye başlarsınız. İlginç değil mi? Böylece doğaya daha az zarar vermiş olursunuz.
Yeni gelişme Clarkson Üniversitesi’nden geldi ama organik pilimiz bu kez hızıyla her türlü terlik arbedesinden sağ çıkan hamamböceği değil, sakinliği ve tembelliğiyle tanıdığımız salyangoz. Salyangoza biyoyakıt hücresinin implante fikri Clarkson Üniversitesi’nden Kolloid Bilimi alanında kürsü sahibi Profesör Evgeny Katz tarafından hayata geçirildi. Deneğimiz miskin salyangoz, tam 6 ay boyunca yaşadı ve kanındaki biyoyakıt hücreleri sayesinde sadece glukoz ve oksijen kullanarak sürekli elektrik üretti.
Katz’in takımının ifadesine göre biyoyakıt hücresi implante süreci doğal ortamda da çalışabilir ve biyoelektronik cihazlara enerji sağlayabilir, bu elektrikle çalışan medikal cihazların enerji ihtiyacına doğla bir çözüm getirecektir.
İmplante edilen salyangoz 7.45 microwatt elektrik üretebildi. Ancak bu seviyede 45 dakika içinde %80 oranında azalma gözlendi. Üretilen gücün 0.16 microwatt düzeyinde sürekliliği sağlanabildi. Katz yaptığı açıklamada salyangozlardan sonra deneylerini ıstakoz gibi daha büyük canlılarla sürdüreceğini ifade etti. Ekibin araştırması Journal of the American Chemical Society’de yayınlandı.
Yeni iPad 3 günde 3 milyon sattı
Apple, bugün itibariyle çıkışının üzerinden üç gün geçmesine rağmen yeni iPad’in 3 milyon sattığını duyurdu. Yeni iPad, 16 Mart’ta meraklıları ile buluşmuş ve dünya çapında büyük ilgi görmüştü. Apple’ın pazarlamadan sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Philip Schiller, “Müşterilerinin yeni iPad’in çarpıcı Retina ekranı da dahil olmak üzere, iPad’in inanılmaz yeni özelliklerini çok sevdiğini ve tüm Dünya’da çok daha fazla ilgi göreceklerini sabırsızlıkla beklediklerini” dile getirdi. Yeni iPad şu an ABD’de de dahil olmak üzere Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya, Hong Kong, Japonya, Porto Riko, Singapur, İsviçre, Birleşik Krallık ve ABD Virgin Adalarında satışa sunuldu. Sabah 8:00 ‘den itibaren de 24 ülkede daha satışa sunulacak. Bunların başında ise Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda da dahil olmak üzere 23 Mart tarihinden itibaren de Apple yetkili satıcıları aracılığıyla İtalya, Liechtenstein, Lüksemburg, Makao, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya ve İsveç’de satışa sunulacak. Yeni iPad’in sadece Wi-Fi olan 16 GB modeli $499 (US) , 32 GB modeli $599 (US), 64 GB modeli ise $699 (US) etiketiyle, Wi-Fi ve 4G olan modeli ise sırasıyla 16 GB $629 (US), 32 GB $729 (US) ve 64 GB modeli $829 (US) etiketiyle satışa sunulmuş durumda.
Güvenli gıda tüketmek için hangi kurallara dikkat edilmeli?
Güvenli gıda tüketmemiz için en önemli unsurlardan biri alışverişte ve evde gıda güvenliği kurallarına dikkat etmemiz. Doğru alışveriş ve evde doğru yöntemlerle hazırlanan gıdalar sağlığımızı korumamız açısından önemli rol oynar. Uluslararası Gıda Koruma Birliği (IAFP - International Association for Food Protection) işbirliği ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı desteği ile Gıda Güvenliği Derneğince 3 – 4 Mayıs 2012 tarihleri arasında, İstanbul Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi'nde üçüncüsü düzenlenecek olan Gıda Güvenliği Kongresi Başkanı Samim Saner alışveriş yaparken ve evde gıda hazırlarken dikkat etmemiz gereken kuralları anlatıyor!
Güvenli gıda insan sağlığına uygun gıda anlamına gelmektedir. Gıda maddeleri, tarlada-çiftlikte üretimlerinden son tüketimlerine kadar her aşamada birçok riskler barındırırlar.
Toplu gıda tüketiminin artması ve turistik-ticari seyahatlerin artması, gıdaların uluslararası ticarete konu olması gibi birçok faktör bu riskleri arttırmaktadır. Bu risklerin başında mikrobiyel kaynaklı riskler gelmektedir. Tüketiciler evde ve alışverişte yaptıkları kimi yanlışların bilincinde olarak bu riskleri önemli ölçüde azaltabilirler.
Alışveriş yaparken tüketiciler nelere dikkat etmeli?
- Gıda maddelerinin (yaş meyve ve sebze hariç) ambalajlı ve etiketli bir biçimde satışa sunulması yasal zorunluluktur. Açıkta, sokakta, pazar yerlerinde dökme olarak satılan, üreticisi ve özellikleri belli olmayan ürünler satın alınmamalıdır. Mutlaka ambalajlı, etiketli, üreticisi ve markası belli olan ürünler satın alınmalıdır.
- Isıl işlem görmemiş süt ve sütlerden üretilen peynir, tereyağı, krema gibi ürünlerin insan sağlığını tehdit eden zararlı bir mikroorganizmayı içerme olasılıkları çok yüksektir. Bu ürünler pişirilmeden tüketilmemelidir.
- Kasap ve marketlerde dökme halde hazır kıyma satışı yasal değildir. Bu ürünler sadece ambalaj içerisinde marka ve etiket bilgileri tam olması halinde satılabilir.
- Ambalajı yırtılmış, bozulmuş ve koruyuculuğu kalmamış ürünler satın alınmamalıdır.
- Dondurulmuş ürünler alışverişin sonunda alınmalı; eğer hemen tüketilmeyecekse çözülmeden eve ulaştırarak hemen buzluğa yerleştirilmelidir.
- Dondurulmuş gıdalarda şekil bozuklukları çözülüp yeniden donmanın göstergesi olabilir. Bu tür ürünler satın alınmamalıdır.
- Oda sıcaklığında satışa sunulan pastörize sütler, yoğurtlar satın alınmamalı; satıcı bu konuda uyarılmalıdır.
- Satın alınan gıda maddeleri böcek ilacı, naftalin gibi toksik maddelerle, deterjan - dezenfektan gibi temizlik maddeleri ile birlikte taşınmamalı; temasları kesin olarak engellenmelidir.
- Kutusunda şişkinlik, sızma oluşmuş olan konserveler satın alınmamalıdır.
Evde gıda maddeleri konusunda nelere dikkat edilmeli?
- Eller tuvalet kullanımından sonra, çocuklara tuvalet konusunda yardımcı olduktan sonra, toz, toprak gibi yabancı maddelerle temastan sonra, yemek hazırlama veya yeme işleminden önce, et, balık, yumurta, yıkanmamış meyve ve sebzeler gibi çiğ maddelerle temastan sonra, mutlaka sabun ve tercihen sıcak su kullanarak en az 20 saniye boyunca dikkatle yıkanmalıdır.
- Çapraz bulaşma riskini önlemek için tavuk eti, balık eti veya kırmızı et gibi çiğ ürünlerle temas eden mutfak malzemeleri iyice yıkanıp temizlenmeden tüketime hazır ürünlerle temas ettirilmemelidir. Bu ürünler dolapta ayrı raflarda muhafaza edilmelidir
- Gıda maddelerinin pişirilmesi ve yıkanmasında mutlaka insan tüketimine uygun temiz sular kullanılmalıdır.
- Gıda ile temasta bulunan kaplar; gıda dışında hiçbir madde ile temas ettirilmemeli, değişik amaçlarla kullanılmamalıdır.
- Gıda maddeleri toksik maddelerle ve deterjan - dezenfektan gibi temizlik maddeleri ile birlikte bulunmamalıdır.
- Pişirilmiş gıdalar hemen tüketilmeli ya da daha sonra tüketilecek ise hızlıca soğumasını takiben buzdolabında saklanmalıdır.
- Dondurulmuş ürünler oda sıcaklığında değil, buzdolabı sıcaklığında (4-8 derecede) veya varsa mikrodalga fırında çözündürülmeli ve bir kez çözündürülmüş ürün bir daha dondurulmamalıdır.
18 Mart 2012 Pazar
Haziranda 21 günlük alışveriş bayramı
Ekstra indirimler, sokaklarda partiler, eğlenceler ve bol bol alışveriş! İlki geçen yıl düzenlenen İstanbul Shopping Fest, bu yıl haziran ayında yapılacak. Festival 21 gün sürecek, AVM’ler geç saatlere kadar açık olacak, sokaklarda konserler düzenlenecek.
İstanbul’da, haziran ayında 21
Kadınlar daha fazla
Shopping Fest Eş Başkanı Yılmaz Yılmaz, geçen yıl ticari olarak istedikleri rakama ulaştıklarını bu yıl ise bunun daha da üzerine çıkacaklarını iddia ediyor: “Yerli yabancı 2 binden fazla tüketiciyle konuştuk. Bu rakamın yüzde 70’i festivalden oldukça memnun. Tüketicilerin çoğunluğu ise daha fazla
Ünlü bir isim de geliyor
İlk yıl ‘40
17 Mart 2012 Cumartesi
Tüketici mahkemesinden, konut kredisinde dosya masrafı alınamaz kararı
Kayseri Tüketici Mahkemesi
Esas No: 2011/53
Karar No: 2011/175
Karar Tarihi: 30/09/2011
Gerekçeli karar metni için haberin devamındaki resimlerin üzerine tıklayınız.
Bridgestone'dan renkli özel tasarım lastikler
Lastikler hep ayakkabılara benzetilir ve yazın yaz lastiği, kışın ise kış lastiği kullanılması tavsiye edilir. Ama sonuçta ayakkabıların aksine tüm lastiklerin rengi siyahtır ve bu siyah renk lastik üreticilerin düşüncelerine göre lastiğin, otomobille ilgili diğer ürünlere göre şanssızlığıdır. Çünkü bu renk nedeniyle kullanıcılar lastiklere karşı genelde ilgisiz kalırlar. Eski dönemlerde beyaz yanaklı lastikler otomobillerde ve hatta ticari araçlarda kendilerine yer bulmuş olsalar da artık pek görülmüyorlar. Fakat zaman değişiyor ve tasarımın sınırları zorlanıyor. Herkes hayatına renk katmak istiyor. Bridgestone, 2012 Cenevre Otomobil Fuarı’nda yeni lastik baskı teknolojisinin (tyre printing technology) tanıtımını yaptı.
Bilinen renklendirme ve baskılı lastik teknolojilerinin aksine Bridgestone’un bu teknolojisinde özel bir mürekkep, iki koruma katmanı arasında yer alıyor ve suya, darbelere dirençli bir yapı gösteriyor. Ayrıca bu teknolojinin lastiklerin ağırlığını ihmal edilebilecek kadar az arttırdığı ve lastiğin performansını olumsuz etkilemediği de verilen bilgiler arasında. Bu teknolojinin dünyada ve Türkiye’de ne zaman ticarileştirileceği henüz belli değil. Ama Bridgtestone’dan yapılan açıklamada bu teknolojinin en kısa zamanda pazara sunulmasının hedeflendiği ifade ediliyor.
Elektrik kayıp kaçak bedellerini nasıl geri alırız?
Elektrik faturalarına Nisan 2011’den itibaren “K/K bedeli” adı altında kaçak kullanım ve alt yapı yetersizliğinden oluşan kayıp nedeniyle bir toplam bedel yansıtılmaktadır. Elektrik bir zaruri ihtiyaçtır. Günün neredeyse yirmidört saati onun verdiği enerji ile sağlanmaktadır. Ancak son zamanlarda elektriğe yapılan % 15’lik yüksek zam ve faturalara yansıtılan % 15 oranındaki kayıp, kaçak bedeli yaklaşık olarak faturalarımıza ek olarak % 30’luk bir artış ve ek bir külfet getirmiştir.
Hakem heyetine verilecek dilekçe örneği için haberin devamını okuyunuz.
(Bu dilekçe ticari firmalar için kullanılamaz. Yalnızca şahıs abonelikleri için kullanılabilir.)
Elektrik faturalarında bir sürü teferruat vardır. Bunu bir sade vatandaşın anlaması imkansızdır. Hatta öyle ki bu faturalar açık mavi renkte ve küçük puntolarda dar ve şerit şeklinde aboneye gönderilmektedir. Fatura sütunlarının karşılığı hiçbir zaman denk gelmez. Hep bir veya birkaç alt satıra geçmektedir ki bu anlayabilmek için uzmanlık gerektirir.
Tedarikçi veya dağıtıcı firma ceberuttur. Ben yaparım olur mantığıyla hareket ettiğinden olacak ki, aldığı karar neticesini aboneye dikte eder ve uymaması halinde elindeki gücünü kullanarak manevi ve psikolojik baskısını uygular. Kendi üstüne vazife iken görevini yapmaz. Taşeron firmaya işini yaptırır. Hatta onu teşvik edici yöntemlerini devreye sokar.
Peki, taşeron firma ne yapar? Hemen söyleyelim;
Mahiyetindeki personeline kim ne kadar kaçak tespiti yaparsa, benden de primini alır tahrik edici, cezp edici dayanılmaz o kurnaz taktiğini devreye sokar. Cevval personel can hıraş kaçak takibi yapar. Binaya girer ve elektrik panolarının bulunduğu alanı söyle bir kolaçan eder. Amanın bir de ne görsün bir veya birkaç elektrik sayacının mührü yok.
Hemen avucunu ovuşturur ve o yetenekli elleri ile bunu bir güzel fotoğraflar. Üstüne götürür, zafer kazanmış komutan edasıyla. Haksız da değil hani. Prim alacak nasıl sevinmesin. Denilecek ki efendim ne var bunda adam görevini yapmış yani. Evet görevini yapmış, ama kendisini ve kurumunu zan altında bırakmıştır. Aboneyi hırsız suçlaması ile karşı karşıya bırakacak bir iş yapmıştır. O elektrik sayaçlarındaki mührü acaba abonenin kendisimi, yoksa başka birinin hınzırca düşüncesi ile mi koparılmış olarak tespit edildi. Kimseyi suçlamam ama görevlinin kopartmadığını nasıl söyleyebiliriz. Görevli ne kadar dürüst ise, kullanıcı aboneye de dürüst gözüyle bakmak gerekmez mi?
Neyse biz işin hukuki mücadele yönünü anlatalım..
Tüketiciler bir dilekçe ile ikamet ettikleri yerdeki Kaymakamlıklarda bulunan “Tüketici Sorunları Hakem Heyetine” başvurabilirler.
Dilekçe örneği yukarıda verilmiştir.
Ayrıca şikayet konusuyla ilgili K.Maraş hakem heyetinin karar örneği aşağıda verilmektedir.
Kaynak: Tüketiciler Birliği
Bankalar SMS ücreti alamaz
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bankaların müşterilerine gönderdiği SMS’ten para almalarına izin vermeyeceklerini, bu tür konularda bankaları uyardıklarını söyledi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bankaların verdikleri hizmet ve servislerden aldıkları ücretlerde makul sınırlar içinde kalmaları için gereken uyarıları yaptıklarını söyledi. Bilgin, internet bankacılığı uygulamasında bankaların cep telefonu aracılığıyla gönderilen güvenlik şifresi karşılığında müşterilerden ücret almasına ilişkin olarak, ''Bankalarımız cep telefonu şirketlerinden topluca SMS alıyor. Topluca aldığı için maliyeti 2-3 kuruş. Eğer siz bu SMS'i müşteriye yollarken 25-30 kuruş alırsanız bu bankacılık değil'' dedi.
Ekonomist Dergisi tarafından düzenlenen ‘Ekonomide Yılın İş İnsanları - 2011’ ödül töreninde Yılın Bürokratı Ödülü’nü alan BDDK Başkanı Bilgin, BDDK’nın düzenli olarak web sayfasında bankaların bankacılık hizmetlerinden aldıkları ücret ve masrafları duyurduklarını, tüketicilerin bu bilgileri dikkate almalarını önerdi.
Bankaların dünyanın her yerinde müşterilerinden belli oranlarda ücret aldığını ifade eden Bilgin, ancak bunun belli makul sınırlar içinde kalması gerektiğini belirtti.
Şifre doğrulamak için bankaların müşterilerine attıkları SMS’lerden para kesmelerine izin vermeyeceklerini belirten Bilgin, “Yurtdışında da bankalar verdikleri hizmetlerden dolayı müşterilerinden belli oranlarda ücret alıyorlar. Vadesiz hesaptan ‘saklama’ bedeli altında para alan bankalar var. Biz Türkiye’de verilen temel bankacılık hizmetlerinden bankaların masraf almalarını doğru buluyoruz. Ancak SMS attı diye para kesmesine izin vermeyiz. Bu tür uygulamalarda bulunanlara gereken uyarıları yapıyoruz” dedi.
Kredi kartı kullanımında tek limite geçilmesi yönünde başlatılan çalışmaların devam etttiğini anlatan Bilgin, “Gelir ve ücretleri yeterli olmadığı halde farklı bankalardan aldıkları kredi kartlarıyla kazançlarının üstünde kredi kartı limitine sahip olan insanlar var. Biz BDDK olarak kişilerin doğru kullanımını düzenlemek açısından tek limitin yararlı olacağını düşünüyoruz. Altyapı sistemleri üzerinde çalışılıyor” dedi. Bilgin, Türkiye’de hâlâ mevduat bankacılığı yapmak isteyen kişiler olduğunu ve bunun sinyallerini aldıklarını da söyledi.
Bu bahar ve yazın modası çiçek desenli kıyafetler
Moda haftalarının sona ermesiyle sezonun öne çıkan trendleri moda severlerle baş başa kaldı. Tasarımcılar İlkbahar - Yaz koleksiyonları hazırlarken bahardan ilham aldılar. Podyumlar baharın canlı renkleri ile görsel şölene ve çiçek bahçesine döndü. Bu da bize bu baharın ne kadar canlı gececeğini göstermiş oldu. Podyumlardan yola çıkarak bahara hazırlık için podyumların bize sunduğu bu trendleri günlük kıyafetlerde nasıl kullanbileceğimize hep birlikte bir göz atalım.
Bu sezon çiçek desenleri en popüler dönemini yaşıyor; gömleklerden pantolonlara kadar bir çok parça baharın canlılığını yansıtıyor. Bahar bu kadarıylada kalmıyor ve yeşil ile sarıyı da sezonun en trend renkleri haline getiriyor.
Sezonun diğer bir öne çıkan parçaları ise bir kaç sezondur modası geçmeyen skinny jeanler, şortlar ve babetler. Bu sezonda skinny jean ve babet kombinasyonunu dilediğinizce kullanabilirsiniz. Modası geçmeyen parçalar tek bunlarlada sınırlı değil; ceketlerde bu sezonun vageçilmezleri olarak gardolaplarda yerlerini sağlamlaştırmaya kararlı gözüküyor.
Moda bununla da yetinmiyor; çekici tarza sahip olanlar içinde tüm cazibesini konuşturuyor ve leopar desenleri bu sezonda bayanları çekici yapmak için kullanıyor üstelik bu sefer leopar tek bir yerde değil her yerde diyebiliriz. Ayakkabılardan tutun da pantolonlara gömleklere kadar bir çok yerde leopar göz kamaştırıyor.
16 Mart 2012 Cuma
Dünyanın en ince tableti Toshiba Excite 10 LE
Toshiba, CES (Consumer Electronics Show) 2012'de açıklanan yeni ultra ince ve hafif tableti Excite 10 LE'yi piyasaya sundu.
Apple'ın "Yeni iPad"ine rakip olarak sunulan model sadece 0.3 inç inceliğinde ve 535g ağırlığında.
Excite 10 LE ayrıca, 1.2GHz hızında çalışan çift çekirdekli TI OMAP 4430 işlemci, Gorilla cam kaplı 10.1-inç HD ekran, 16GB dahili bellek, microSD kart yuvası, HDMI çıkışları, Wi-Fi, Bluetooth, 2 megapiksel ön kamera, 5 megapiksel arka kamera ile 1080p video kayıt sağlıyor.
8 saat pil ömrü sunan yeni tablet, Android 3.2 Honeycomb işletim sistemini kullırken, baharda Android Ice Cream Sandwich işletim sistemiyle güncellenecek.
16 GB modeli 530$, 32 GB modeli 600$ fiyat ile satışa sunuldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)