Radikal Spor Müdürü Uğur Vardan, bugünkü köşesinde yeni spor gazetesi AMK'yi isminden dolayı eleştirdi: "'AMK' ismi ne ince bir zekânın ne özel bir yaratıcılığın ne de kendine özgü bir estetiğin eseri."
Malum, her yeni gazete yeni bir umut, yeni bir mevzi demek. Yapılan iş önemli, çünkü hem düşünsel alanda yeni bir cephe açıyorsunuz hem de mesleki açıdan birçok insana ekmek kapısı aralıyorsunuz. Amma velakin sahaya çıkarken takındığınız tavrı belirleyen şey de çoğu kez isminiz oluyor. Hayırlı olsun, bugün spor basını adına taze bir adım atılıyor ve yepyeni bir gazete, okurlarıyla buluşuyor. Ve fakat gelin görün ki, ismi bir fecaat: AMK. Açılımı ise 'Açık Mert Korkusuz'. Bu tabii ki kâğıt üzerinde bir kamuflaj, asıl açılım malum, o 'milli reflekslerimizden biri' olarak addedilen küfrün, 'Twitter' lisanındaki ifadesi.
Türkiye, hayatın her alanında kuşatan şiddet dilinden, savaş dilinden, erkek egemen bakışın ifadesinden çok çekti, çekmeyi de sürdürüyor. Hayatın bazı yerlerdeki birebir yansıması olarak kabul edilen -ki aynı zamanda en sevdiğimiz spor bu- futbol da aynı dertlerden mustarip. Tribünler, oyunun aktörleri, yöneticiler ve de basın, genellikle bu 'sorunlu diller'den bazen birini, bazen de hepsini kullanıyor. çoğu kez faşizmle örülü milliyetçiliğin yanına eklemlenen bu tavır, toplumsal hayattaki yansımasını ise kadını sadece bir seks objesi olarak gören bakışın da dışavurumunda buluyor.
Buraya kadar olanlar zaten bilinenler, AMK ise bu ideolojiyi yeniden üreten ve neredeyse sıradanlaştıran, içselleştiren bir hamlenin ifadesi. Oysa biliyoruz ki, orada gerçekten de günümüz spor basını içinde çok çok değerli isimler, çok çok değerli gazeteciler var. Başta Gökmen özdemir olmak üzere Kaan Bora, Ozan Şişli, Raşit Altun, Coşkun Çelik yeteneklerine, birikimlerine inandığım, bakış açılarıyla spor basınımızı daha ileriye taşıyabilecek meslektaşlarım. En azından onlar bu isimle çıkacak bir oluşum içinde olmayı hak etmiyorlar.
Neymiş efendim bu ismi Yiğit Şardan bulmuş, patron da çok beğenmiş. çünkü ilk elde çarpıcı gelmiş, dikkat çekici, akılda kalıcı bulunmuş. Yani bir başka deyişle bu isim, 'Reklamın kötüsü olmaz'ın yansıması olarak hafızalara nakşedilecek. Ama bir de işin şu boyutu var: Sonuçta gazetecilik aynı zamanda tarihe not düşmek. İlginçlik adına, dikkat çekmek adına her şeyi mübah mı sayacağız, tarihe böyle not düşmeyi nasıl hoş göreceğiz? Daha da ötesi, bu erkek egemen bakış açısının ürünü isim altında çıkan bir gazetede kadınlar nasıl yazabilecek. İsmi bir şekilde kendilerini aşağılayan bir yayın organında fikir üretmek, iyiye-güzele uzanmak, bir kadın için nasıl olacak? Yazdı diyelim, fikirlerine, savunduklarına biz okurlar ne kadar güveneceğiz ki? Evet, reklamcılar eski refleksleriyle hâlâ çarpıcılık peşinde. Hoş yakın bir zaman önce bu ülke Hitler'li erkek şampuanı reklamı da gördü. Tepkiler üzerine reklam yayından kaldırıldı. Doğrusu benim için 'AMK' ismini üreten zihniyetin, Hitler'li reklamı üreten zihniyetten kâğıt üzerinde pek bir farkı yok. Dolayısıyla aynı tepkiyi bu isme de göstermeli, hazır son derece genç, dinamik ve kayda değer bir kadroyla yola çıkmış ve iyi işlere imza atmasını beklediğimiz bu gazeteyi, bu saçma, demode ve nefret suçu özentisi zihniyetin ürünü isimden el birliğiyle kurtarmalıyız derim.
Biliyorum, şu noktada bir itiraz gelebilir: Küfür hayatın kendi gerçeği ve biz de bu gerçeği başlığımıza taşıdık. Ama biliyoruz ki basının görevi bize hayatın gerçeği olarak dayatılan şeylere de karşı çıkmak, gerektiğinde tavrını göstermek ve kendince daha ulvi doğrulara, birlikte yol almanın önünü açmak. üstelik hayattaki her şeyi sayfalarımıza taşıyor muyuz ki, küfrü, karşı cinsi aşağılamanın sembolü bir ifadeyi taşıyalım.
Sonuç? Yol yakınken dönelim derim. 'AMK' ismi ne ince bir zekânın ne özel bir yaratıcılığın ne de kendine özgü bir estetiğin eseri. Bence üç-beş erkeğin kendi aralarında çevirdiği geyik muhabbetini, “A, ne kadar da güzel bir fikir” diye birbirlerini doldurmasının tezahürü. üstelik fikir babası da ait olduğumuz mesleğin gerçek emekçisi değil. Eminim, yukarıda ismini zikrettiğim meslektaşlarım kendi aralarında bir kısa toplantı yapsalar, daha yaratıcı, daha insan onuruna yakışır, daha gurur verici çok da iyi isim bulurlar.
Uğur Vardan - Radikal (09/06/2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder